"Tuğçe Baran mavisi"! Böyle de bir renk varmış. Bir zamanların "Ajda Pekkan saçı" ya da şimdilerin estetik operasyon tarifi gibi "Nez kalçası" ya da "Deniz Akkaya burnu" türü... Siz de küçük bir estetik operasyona hayır demezsiniz, değil mi?
Kadınların küçücük değişikliklerle başka bir görüntüye bürünmesi amma da kolay! Hani şu burun kırptırma, ayak bileği inceltme, çene kemiğini topicik topicik yapma ya da memişleri minik silikonlarla destekleme operasyonlarından korkanlar için daha "rötuş" kıvamında operasyonlar var ya... Acısız operasyonlar yani! Makyaj gibi...
Bir arkadaşım tarif ediyor:
- Nişantaşı'nda, en az üç hafta rengini koruyan sprey bronzlaştırıcı uygulayan bir yer var, gidelim mi?
- Hayır, gitmeyelim. İnsan yıkanınca turuncu oluyormuş diyorlar.
- Peki Etiler'de bir yer varmış, kirpik yapıştırıyorlarmış. En az üç hafta yelpaze gibi kirpik kırpıştırırız... Bak bunu mutlaka deneyelim!
- Japon tutkalı kullanıyorlarmış! Gözün yapışırsa görürsün o zaman!
- Tırnak implantasyonu yapan yere gitmeye ne dersin?
- Şahane tırnaklarım var! Bir tırmık ister misin?
İşte Bilirkişi olarak yazıyorum:
Geçenlerde bir arkadaşımın lenslerine takıldı gözüm. Her insanın bir "hayır" deme limiti var elbette! Bir yere kadar tutuyorsun kendini. Senin de canın var, sen de arada küçük bir operasyona "evet" deyiveriyorsun... Arkadaşımın böyle tuhaf, mavi-gri arası ama oldukça doğal görünen lenslerini fark edince trafik lambam "kırmızı"dan "yeşil"e hızlı bir geçiş yaptı. Nasıl canım çekti anlatamam! "Nereden aldıysan hemen gidip bana da alalım" diye tutturdum. Hayatımda da lens takmış değilim. Nitekim iki gün her zamanki yeşil mi ela mı belirsiz alacalı göz rengimden farklı, mavi mavi gözler için hayaller kurdum. Photoshop'ta fotoğraflarım üzerinde denemeler yaptım. Pek güzel olacak, kesin! Hem de "Tuğçe Baran mavisi"! Böyle de bir renk varmış. Bir zamanların "Ajda Pekkan saçı" ya da şimdilerin estetik operasyon tarifi gibi "Nez kalçası" ya da "Deniz Akkaya burnu" türü...
Ama şırıl şırıl gözlerle, tam 11 denemeden sonra zorlanmaktan yaşlar akmış gözlerle elim, gözüm boş ayrıldık lensçiden. Kolay mı göze lens yerleştirmek? Değil tabii! Teselli ikramiyesi niyetine sprey çorap denedik, o da olmadı. İnsan plastik manken gibi oluyor aynı! Sonra göz altı bir şeyleri aldık, çıktık dükkandan. Hâlâ güzelliğim kendi orijinal güzelliğim olarak huzurunuzdayım.
Sizler için denedim! Görev niyetine! Vallahi! Operasyonel oyun peşindeydim!
Mesela şöyle bir şey çıktı bu deneme yanılma yönteminden: Diyelim ki sevgilinizle işveli işveli konuşuyorsunuz: "Canımın içiiii... Benim gözlerim ne renk bil bakalım?" Bunu söylerken de şeker şeker gözlerinizi kapatıp, dudaklarınızı 333 moduna getiriyorsunuz elbette. Sevgiliniz göz renginizi doğru bilse de, siz "Hayır, bilemedin! Sen beni sevmiyorsun! Sevsen ne renk olduğunu bilirdin!" diye kızmayı, kırılmayı ve bir-iki gün küsmeyi ihmal etmiyorsunuz. Özletmek, küsmek, barışmak iyidir...
Bugünkü yazımın ana fikri şu:
Kadın olmak ne güzel, değil mi?
İyi oyunlar herkese...
Kaynak:www.ilhanuckan.com